Kulüp; ilk sezonunu soluksuz izlediğim lakin 2. sezonda aynı coşkuyu bulamadığım bir dönem dizisi.
Bizim topraklarımızda yaşanmış ama nedense bizim hikayemiz olamamış, bir gecede hayatları alt üst olmuş insanların; konuşulmayan kocaman bir kara lekenin hikayesi.
Birinci sezon, toplumsal hafızamızda olmayan yaşanmış bir hikayeye tanıklık ediyoruz. Tabii hikayenin ne kadarı kurgu ne kadarı gerçek bunu tam olarak bilemiyoruz.
Kurguda zaman çizgisinde hatalar, dönemi canlandırırken acemilikler mevcut ama hikaye o kadar güzel ki bu tarz unsurlar rahatsız etmiyor. Yani beni çok rahatsız etmedi. Belki de Matilda karakterine hayat veren Gökçe Bahadır’ın muhteşem oyunculuğu her şeyin üzerini örtmüş.
Yazının bundan sonrası spoiler içerir.
Varlık vergisinden dolayı bütün hayatı alt üst olmuş, Yahudi ve varlıklı bir ailenin kızı olan Matilda’nın (Gökçe Bahadır), 17 yıl hapis yattıktan sonra hayata tekrar başlaması ve yetimhanede büyüyen kızıyla yollarının kesişmesiyle başlar hikaye.
Matilda’nın İstanbul’un en gözde gece kulübünde işe başlaması... Kulübün sahibi Orhan, kulübün müdürü kötülüğün vücut bulmuş hali Çelebi ve en renkli assolistimiz Selim, Matilda’nın kızı Raşel ve sevgilisi Fıstık İsmet. Dizi, sahnede ışıl ışıl bir gece hayatı, sahnenin arkasında da bu karakterlerin hayatları üzerine kurulmuş. Matilda’nın küllerinden yeniden doğmasına şahitlik ettik. Sonunu da 1955 yılının kara lekesi 6-7 Eylül olaylarıyla bitirdiler.
Gökçe Bahadır’a eşlik eden assolist rolüyle Salih Bademci ve Çelebi rolüyle Fırat Tanış’ın da oyunculukları muhteşemdi. Diziyi sırtlayıp götürdüler.
İkinci sezonda Matilda’yı merkezden çekip yerine kızı Raşel ve Fıstık İsmet’i koymuşlar. Raşel ve İsmet’i dizinin yeni karakterleri Keriman ve Fikret takip ediyor. Sanki “Matilda senin hikayen bitti, sıra onlar da” diye pat diye bir geçiş olmuş.
Fıstık İsmet karakterini Barış Arduç oynuyor. Karakterin içini dolduramamışlar, en iyi repliği adama yazmışlar, karakteri parlatmak istemişler ama olmamış.
Raşel’in de kendini dışlanmış hissetmesi, kötülüğe çanak tutması, insanları felaketin eşiğine getirmesi… Bende kocaman bir soru işareti.
Sezon 5 yıl sonrayla başlıyor. Bu karakterlerin o 5 yılda neler yaptığına değinilmediği için bu iki karakter havada, akışta da bir kopma olmuş.
Sofra vurgusu yapılıyor. Kulüp çalışanlarının oluşturduğu, sadece iyi insanların oturabileceği bir ‘sofra’… İyilerin kötülerle savaşı ama iyiler savaşmak yerine mevcut durumlarını koruma ya da kötüye bulaşmama derdinde. Çok fazla konu işlemeye çalışmışlar. Biraz ondan, biraz bundan derken çoğu şey havada kalmış. Dönem dizisi olduğu akıllarına gelmiş “Hadi bu sezonu da 60 darbesiyle bitirelim” demişler gibi
Açıkçası ikinci sezonda senaristlerin kafası biraz karışık geldi bana. Kopukluklar olduğu için dizi akmadı bende. Hal böyle olunca her şey gözüme battı. Hikaye daha bitmedi, üçüncü sezonda bakalım neler olacak?..