Antalya Kumluca’daki Rhodiapolis antik kentinde bir restorasyon skandalı el atılacağı günü bekliyor. Rhodiapolis’in en zengin ismi Opramoas’ın anıt mezarı yalapşap, bilinçsiz, saçma sapan bir restorasyon projesinin kurbanı oldu. Üzerinde yer alan Anadolu’nun en uzun ikinci eski Helence yazıtı uyduruk bir şekilde yerleştirildi, başı sonu birbirine karıştı ve birçok parçası sağa sola atıldı. Medyaya malzeme olan bu restorasyon rezaleti sonrası anıtın çevresi paravanlarla kapatıldı, fakat Rhodiapolis’in dillere destan rüzgarları savurup attı bu kamuflajı. Gerçeğin rüzgarı yalandan yapılan işlerin fiyakasını bozdu. Rhodiapolis kazılarına son verildiği dönemde yaşanan bu restorasyon faciası içimizi sızlatmaya devam ediyor. Kazılar uzun bir aradan sonra yeniden başladı. Prof. Dr. İsa Kızgut ve ekibi Rhodiapolis’e nihayet kazma vurdu. Hatta kazı sezonu bitti, seneye devam edilecek. Umarım ilk işlerden biri bu yapıyı kurtarmak olur.
Kumluca’nın en zengin adamı
Opramoas, antik kenti yutan toprağın altından çıkarılmış, hayatı kazılarla aydınlatılmış bir Kumlucalı. Bölgenin en varlıklı ailesinin en ünlü üyesi Opramoas bir yönetici, mahkeme başkanı, komutan, başrahip, işadamı, tüccar, banker, toprak sahibi ve en önemlisi adını tarihe kazıtmış bir hayırsever. Yaşamının en renkli dönemi İmparator Antonios Pius (MS 138-161) dönemine rastlar. Annesi Korydalla’dan Aristokila, babası ise Rhodiapolisli Apollonios. Yani hem anne, hem baba tarafından Kumluca ovasının sahibi… 5 kardeşin en küçüğü… Bir abisi ve 3 ablası vardı. Abisi Apollonios, imparator kültü başrahibi, yazman ve ‘lykiarkhos’, yani Likya’nın en üst düzey yöneticisiydi. Oinoandalı Licinnii, Pataralı Claudii gibi Likya’nın en ünlü ve zengin aileleriyle akrabalık bağı vardı.
31 kente deprem yardımı yaptı
MS 136 yılında, daha önce abisinin yaptığı görevleri üstlenen Opromoas’ın Likya’da yardım etmediği kent yok gibidir. MS 114-153 yılları arasında Rhodiapolis’i görkemli bir kent haline getiren Opramoas, özellikle 141 depreminden sonra yıkılan pek çok yapıyı kendi parasıyla onartmıştır. Depremden sonra 31 Likya kentine, 3 bin dinardan 100 bin dinara kadar değişen miktarlarda bağışta bulunduğu, bu kentlerde onuruna dikilen yazıtlardan ve anıtındaki kitabeden biliniyor. Kentlere yapılan yardımlar dışında festival giderleri, ölüm masrafları, evlilik yardımı, fakirlere destek gibi birçok konuda bağışta bulunduğu da kayıtlarda geçiyor. Yaşamı boyunca yaptığı yardımların 3 milyon dinar gibi astronomik bir rakama ulaştığı hesaplanıyor. Opramoas anıtının cephesi ile iki yan yüzünde, yaptığı tüm yardımların listesi ve onurlandırmalar yanında, Roma imparatorlarıyla mektuplaşmaları içeren 12 yazıt, eyalet valilerinden gelen 19 mektup, Likya Birliği’ne ait 33 doküman yer alıyordu.
Opramoas’ın duvarına Zülfikar
Bu anıtın restorasyonu, daha önce hiç restorasyon yapmamış yandaş bir müteahhide verildi. Hatta bu müteahhit firma, daha sonra başka işler verilerek adeta ödüllendirildi. Anıttaki bir detay, restorasyonun ne kadar sallapati, bilinçsiz ve denetimsiz yapıldığının kanıtı. Opramoas Anıtı’nın onarımında çalışan bir usta, çalıştığı taşa ‘Hz. Ali’ yazıp Zülfikar kazımış. Yani inancını, dünyasını, maharetini taşa işlemiş. Çok da güzel bir çalışma. Zülfikar hepimizin sevdiği bir simge; Ali de öyle… Buraya kadar bir sorun yok. İş bundan sonra başlıyor. Almışlar bu ustanın Zülfikar kazıdığı taşı, Opramoas’ın duvarına yerleştirmişler. Taşı işleyen ustanın götürüp Opramoas’ın duvarına koyacak hali yok; o işi başka bir ekip yapıyor. Aslında onların da bir suçu yok. Çünkü normal koşullarda taşın oraya yerleştirilmesine karar veren, gözetleyen, denetleyen sorumluların olması lazım. Demek ki bu restorasyon sırasında ne bir uzman, ne bilirkişi, ne restoratör var. Hatta işi bilen bir şantiye şefinin bile çalıştırılmadığı anlaşılıyor. 1800 yıllık tarihi yapı gecekonducu müteahhitlerin eline düşmüş. İhalenin, daha önce hiçbir restorasyon deneyimi olmayan bir firmaya verilmesi, memlekette işlerin nasıl yürüdüğünü, liyakatsizliğin nerelere vardığını gösteriyor. Olan da bu ülkenin değerlerine, mirasına, anıtlarına, tarihine oluyor.