Türk futbolu, gerçekleriyle yine yüzleşmeye başladı.
Ancak herkes at gözlüğünü takmış kimse gerçekleri görmek istemiyor.
3.5 milyon nüfusa sahip Hırvatistan geldi elini kolunu sallaya sallaya 3 puanı hanesine yazdırıp gitti.
'Yaşlı' denilen Hırvatistan milli takımı, adeta koşmadan maçı kazandı.
Genç diye övündüğümüz milli takımımız için ise maçtan sonra 'tecrübe kazanıyoruz' gibi söylemlere şahitlik ediyoruz.
Aslında biz bunu hak ediyoruz.
Tek adaylı genel kurullardan, seçim değil atama ile koltuğa oturan isimlerden, 'mış' gibi yapmaktan artık Türk futbolu kurtulması gerekiyor.
Talimatla seçilen başkanlardan, siyasi lobilerle yapılan yönetim kurulu listelerinden Türk futboluna asla hayır gelmez.
Hele ki göstermelik olarak yönetimde yer alarak hiçbir şeyden haberi olmayan, sesini çıkarmayan kişilerle Türk futboluna katkı konulamaz.
Yıllardır konuşulan ancak kimsenin bir çözüm üretmediği konuları Hırvat Teknik adam maçtan bir gün önce basın toplantısında yüzümüze vurdu.
3.5 milyon nüfusa sahip bir ülke, Avrupa Kupalarında, Dünya Kupalarında yarı final hatta final oynayabiliyorken neden 85 milyonluk bir ülkeden bu başarı yakalanamıyor?
İşte bu sorunun yanıtı aslında çok basit.
Çünkü Türk futbolu sistemsizlik üzerine kurulmuş, planlamadan uzak, istikrarı olmayan bir yapıya bürünmüş durumda.
Yukarıda saydığım yanlışlar düzelmediği müddetçe de Türk futbolu asla gelişemeyecek ve dönüşemeyecektir.
Sadece tesisle bu işler olmaz.
Sadece söylemle de bu sorunlar çözülmez.
Türkiye'ye 6 ay önce gelen bir yabancı teknik direktör bile 'Bu lig sahada değil, masada kazanılıyor' diyebiliyorsa vay halimize demektir.
Ne yazık ki futbol kulüplerimiz de, milli takımımız da çöküş dönemini yaşıyor.
Bunun temel nedeni de açık net…
Göstermelik genel kurullar, siyasi lobiler, seçim değil atama ile gelen başkanlar, 35 yaşında artık emekliliği düşünen futbolculara verilen yüklü paralar, 3 ay bir teknik direktöre sabır gösteremeyen yöneticiler, gençlere şans vermekten korkan hocalar ve futboldan soğuyan seyirci…
Aslında bu liste daha çok uzar gider.
'Futbol ülkesiyiz' dediğimiz bir yerde televizyon dizilerinin reytingi bile milli maçı geride bırakıyorsa herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor demektir.