Dünya sık sık gizemli ve etkileyici hikayelerle dolup taşıyor. Bazı hikayeler başlangıçtaki amaçlarını unutup çok değişik hikayelere bürünebiliyor. “Neye niyet neye kısmet” diyoruz.

Dalga, akıntı, fırtına yoluyla denizler eninde sonunda kendisine ait olmayan şeyleri kendinden uzaklaştırmanın bir yolunu buluyor. Bir çeşit temizlik, kendi kendini temizliyor.

Antalya’da deniz sezonu pek kapanmıyor. Kışın bile sahile her indiğimde muhakkak denizde birilerini görüyorum. Şu an sahiller daha popüler. Kimileri sahilin tadını çıkarıyor, kimileri de ellerindeki cihazlarla define avcılığı yapıyor.

Düşünsenize tembel tembel keyifli bir sahil yürüyüşünde bir anda gözleriniz bir objeye takılıyor. “Bu da neymiş” diyerek eğilip elinize alıp incelemeye başlıyorsunuz. Eski bir şişenin içinde yazılı bir mesaj var. Merak ve keşfetme arzusu bütün benliğinizi sarıyor. Belki umutsuz bir aşk mektubu, belki hayatta kalma mücadelesi veren bir insanın yardım umuduyla yazdığı bir mesaj, belki de kimsenin bilmemesi gereken büyük bir sır… Bunu tamamen sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

Yıl 1886, yer Almanya; Alman Deniz Gözlemevi tarafından yapılan deneyde bölgede daha kolay ve hızlı deniz rotasını belirlemek amacıyla içerisinde geminin ismi, kaptanı, tarihi, seyahat güzergahı, ayrıldığı liman gibi detayların bulunduğu formun konulduğu binlerce şişe denize atıldı. Formda şişeyi bulanların en kısa zamanda, Hamburg’daki gözlem evine ya da en yakındaki Alman konsolosluğuna ulaştırmaları isteniyordu. Şişeyi nerede ve ne zaman buldukları detayı önemliydi.

Şişelerin yolculukları başladı ve bir sürü şişe amaca uygun bir şekilde taşıdıkları mesajlarla geri döndü. Geri dönmeyen şişelerin ise zamanda yolculukları başladı.

Bu şişelerden birisi tam 132 yıl sonra Avustralya sahilinde yürüyüş yapan Tonya Illman ve ailesi tarafından bulundu.

Tonya, sahilin kumlarından sıyrılmış eski bir şişe fark ettiğinde, içinde gizli bir hazine olduğunu bilmiyordu. Çoğu insanın yapacağı şeyi yaparak şişeyi incelerken içinde bir mesaj olduğunu fark etti. Şişenin içindeki mesaj, okyanus akıntılarını anlamak ve nakliye rotalarını belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bilimsel bir deneyin parçasıydı. Mesajın içeriği, denizde bulunduğu koordinatları ve Paula'nın adını içeriyordu.

Bu sıra dışı keşif, Batı Avustralya Müzesi tarafından yapılan bir raporla desteklendi. Şişenin 19. yüzyıl Hollanda cin şişesi formunda olduğu, 1886'da Alman kaptan tarafından denize bırakıldığı, Almanya'daki arşiv araştırmalarıyla doğrulandı.

Gönderilen mesaj 132 yıl boyunca denizde bir yolculuğa çıkarak, nihayet bir fırtına sırasında Avustralya sahiline vurmuştu. Bu hikaye sadece geçmişin bir izini değil, aynı zamanda insanın doğaya bıraktığı küçük bir mesajın nasıl büyük bir hikayeye dönüşebileceğini gösteriyor.