Laktoz intoleransı, ince bağırsakta bulunan laktaz enziminin yetersiz çalışması sonucu süt ve süt ürünlerindeki laktozun (süt şekeri) sindirilememesi durumudur. Laktoz, bağırsakta parçalanmadan kolona geçerek osmotik etki yapar; bu da şişkinlik, karın ağrısı, gaz ve ishal gibi semptomlara yol açar. En sık rastlanan tipi, erişkinlik döneminde ortaya çıkan primer (genetik) laktaz eksikliğidir, ancak ikincil (geçici) laktaz eksikliği; enfeksiyon, inflamasyon veya ince bağırsak hastalıklarına bağlı gelişebilir.

Semptomların şiddeti, kişi ve tüketilen laktoz miktarına bağlıdır. Bazı bireyler 12–15 gram laktozu (yaklaşık 200 ml süt) sorunsuz tolere ederken, diğerlerinde çok daha küçük miktarlar bile rahatsızlık yaratabilir. Tanı, nefes testi veya diyet eliminasyon/kontrollü yeniden maruziyetle konulur. Diyete başlamadan önce mutlaka bir uzman kontrolünde doğru tanının koyulması önemlidir.

Beslenme stratejilerinde hedef; semptomları kontrol altına alırken kalsiyum, D vitamini ve diğer besin öğelerinin yetersiz kalmasını önlemektir. Laktozsuz süt ve süt ürünleri, laktozu parçalamış fermente ürünler (yoğurt, kefir) ile peynir çeşitleri (sert peynirler, beyaz peynir gibi düşük laktozlu ürünler) tercih edilebilir. Bitkisel bazlı alternatifler (badem, soya, yulaf sütü) de beslenme programına dâhil edilebilir ancak bunların kalsiyum ve protein içeriklerine dikkat edilmelidir. Ürün etiketlerinin okunarak “laktoz içermeyen” veya “laktaz enzimi ilavesi yapılmış” ifadesine sahip ürünlerin seçilmesi faydalıdır.

Beslenme planı hazırlanırken; günde en az 1000 mg kalsiyum, 600–800 IU D vitamini ve yeterli protein alımı hedeflenmelidir. Yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, badem, tofu ve somon gibi alternatif kaynaklar da değerlidir. Düzenli probiyotik tüketimi; bağırsak mikrobiyotasını destekleyerek semptomları hafifletebilir. Son olarak, bireysel tolerans farklılıkları göz önünde bulundurularak porsiyon yönetimi ve öğün planlaması yapılmalı, gerekirse bir diyetisyen eşliğinde kişiselleştirilmiş beslenme programı oluşturulmalıdır. Bu yaklaşımla hem semptom kontrolü sağlanır hem de besin öğeleri dengesi korunur.