Dün 10 Kasım’dı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümsüzlüğünün 85’nci yıl dönümü.

85 yıl önceye gidersek. Yabancılar ne demiş?

Mesela Rus devrimi lideri Lenin, O’nun hakkında, daha Kurtuluş Savaşı yıllarında tarihe geçen şu sözleri sarf etmiş:

‘O, soygunculara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor.

Emperyalistlerin gururunu kıracağına, Sultanı da yaranıyla birlikte alt edeceğine inanıyorum’

Nasıl da haklı çıkmış.

Yüzlerce devlet adamı, politikacı, yazar O’nun hakkında konuştu.

ABD Başkanı Roosevelt;

‘Avrupa’nın en kıymetli adamı’

İngiliz politikacı Churchill;

‘Ölümü yalnız yurdu için değil bütün Avrupa için kayıptır’

85 yıl, dile kolay!

Tek kötü söz söyleyen yok.

Bir Allah’ın kulu yan bakmamış.

Dün 10 Kasım’dı.

Kendimizi geçtim.

Peki, günümüzün yabancıları ne diyor?

Tanıyorlar mı Atatürk’ü, o bilinç var mı?

Ellerine bir Atatürk resmi veriyorlar, ‘Bak’ diyorlar.

‘Tanıyor musun?’

Bugünün Avrupalısı, Amerikalısı bakıyor.

Çoğu tanıyor. Orta yaşlılar;

‘Osmanlı dili yerine Türk dilini kuran adam. Türklerin Ata’sı, Türklerin babası’

İleri yaşlılar;

‘Bir zamanlar Türkiye’yi kurtaran adam değil mi?’

‘Türkiye’nin kurucusu’

‘Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı’

‘Modern Türkiye’nin kurucusu, fikir babası’

‘Büyük asker, büyük devlet adamı’

Tanımayanlar ise fotoğraftaki asalete, duruşa göre yorum yapıyor:

‘Bir asilzade, bilim adamı, aktör, tarihi bir kişilik, doktor olmalı’

Ya da:

‘Bilim adamı mı?’

‘Yazar olabilir mi?’ diye soruyorlar.

Bizimkilere soruyorum;

Sizin Atatürk ile derdiniz ne Allah aşkına?

Atatürk’ü anmayabilirsin, ama anlamaya çalışsan ne güzel olurdu.