Sessiz ve huzurlu bir gecenin ardından kaldığımız yerin biraz tadını çıkartıp fazla oyalanmadan yola koyulduk. Orman yolu hafif bir eğimle aşağı doğru devam ediyor, yolun sağ tarafında artık dereyi görebiliyorduk. Büyük taşların arasında küçük havuzlar oluşturarak, yürüdüğümüz yola paralel devam ediyordu.
Tahmini bir yarım saat sonra Hacıoğlan Deresi’ne ulaştık. Dere geçişini yapıp biraz daha su tazeledikten sonra Phellos tabelasından patikaya geçiş yaptık.
Phellos’a kadar geçeceğiniz bütün patikalar dar ve dikenli hatta sarmaşık şeklindeki dikenlerden kurtulmak çok zor. Ayağıma dolananlar beni bir iki defa düşürüyordu.
Patikadan sonra düzlük bir açık alana ulaşıyoruz. Taştan örme bir ağılın bahçesinde molamızı verdik. Burada herhangi bir su kaynağı yok. Bahçede biraz badem toplayıp ayaklarımızı dinlendirdikten sonra yola devam ettik. Biraz daha gittikten sonra bir su kaynağına ulaştık. Betondan bir oluk ve tam karşısında çınar ağacının altında ahşap bir platform bulduk. Bu parkur aklımda çınar ağaçlarının altındaki platformlar olarak kaldı.
İlginç bir şekilde Kalkan’dan itibaren karşılaştığımız bütün yürüyüşçülerle, sanki burası buluşma noktasıymış gibi tekrar bir araya geldik ve yemeklerimizi yedik.
Bugün ayaklarımın ağrısından kaplumbağa gibi hareket ediyordum. Grubu baya bir geriden takip ederken birkaç kez yanlış patikalara saptım. Bu patikalarda da işaret mevcut ama patikaya paralel orman yolu açılmış buralarda Wikiloc kullanmak şart.
En son “Phellos 4 km” tabelasını görüp tekrar tırmanışa geçtik. Bu yol tamamen taşlık bir yol bitmeyecek gibi görünen tırmanış oda şeklindeki mezarı görene kadar devam etti.
Phellos adı üstünde taşlık ülke, ayaklarımı bitirmişti. Antik kalıntıların içinde molamızı verdik. Yukarıdan Çukurbağ’ı görebiliyorduk. Molayı kısa tutup kalıntıların arasından devam ederken ayağımın su toplayan yerleri patladı. Ayaklarıma bakım yapıp tam yola koyulmuşken arkadaşımın ayakkabısının tabanı çıktı.
Antalya’da yaşıyorsanız ayakkabı alırken dikkat etmeniz gereken şey; sezon sonu sırf indirimde diye mağazalarda beklemiş outdoor ayakkabıları satın almayın. Arkadaşım bu dünya markası ayakkabıyı böyle bir indirimden almış ve birkaç sene de evde bekletince, ayakkabının ilk kullanışında tabanı çıktı. O inişi terlikle yapmak mümkün değildi. Ayakkabının tabanını paraşüt ipiyle bağlayıp yola devam ettik.
Çantanızda muhakkak bir miktar paraşüt ipi veya gaffur bandı bulundurun, doğada başınıza neler gelebileceğini asla bilemezsiniz bu tarz malzemeler hayat kurtarır.
İniş yolu komple taşlık bir patikadan ibaret, iniş bizim ekibi bitirdi. Diğer bir arkadaşımın da ayağı burkuldu. Çukurbağ’a ulaşmayı başardık ve bizim gün batımını Uyuyan Dev’de izlemek hayal oldu. Yürüyüşü burada sonlandırma kararı aldık. Cem ve Nil’li Uyuyan Dev’e doğru yolcu ettik. Bu arada Mozaik Pansiyon’dan sevindirici bir telefon geldi. Cem’in cüzdanı bulundu.
Çukurbağ yemyeşil, fazlasıyla yürüyüşçülere alışkın, gelişmiş, güzel bir köy. Köyün içindeki markete uğradık ve bizi Kalkan’a götürecek bir araç ayarladık.
Kalkan- Kaş Parkuru hakkında şu tavsiyelerde bulunabilirim:
**Çok uzun bir parkur çanta transferi yapabilir veya yürüyüşü 3 değil de 4 gün olarak planlayabilirsiniz.
** Ayakkabı tercihinizi kalın tabanlı ve kesinlikle boğazlı bir ayakkabıdan yana kullanın yoksa benim gibi ayaklarınız pelte çıkar.
**Patikalar çok dar ve dikenli olduğu için, kollarınızı bacaklarınızı koruyacak kıyafetler giyin.